Ters Trafikte Hayatta Kalma Mücadelesi ve OXFORD
- londonermom
- Nov 20, 2017
- 2 min read
Arabayı yeni aldık malum, hem biraz gezelim hem de ters trafikte biraz daha uzun kalmayı deneyelim dedik ve ben en söylenmemesi gereken sözü söyledim ‘giderken arabayı ben kullanayım mı?’. Her şey ondan sonra başladı, sevgili canım cocam tabi ki o tatlı dilini tutamadı ve bütün yol konuştu hatta hiç susmadı. Bu yolculuk öncesinde 2 kere 10 ar dakikalık ters trafik tecrübemden sonra bir buçuk saatlik yola çıktım ve o görülesi Oxford’a vardım. Vardığımda ise o yol boyunca çoooook konuşan canım cocam ‘hadi geçmiş olsun, gayet iyiydin’ dedi. Madem iyiydim yine söylendin dediğimde ise ‘kibar söylersem bazı şeyleri yarın unutursun ama böyle söylediğimde aklına kazınmış olur’ dedi:)
Neyse bu sevimli yolculuktan sonra diyebilirim ki Oxford günübirlik gezmek icin harika bir seçim. Minik bir sehir merkezi olan ve neredeyse yürüyerek her yerini gezebileceğiniz bir yer. Adını hepimizin bildigi Oxford Üniversitesi ve kampüsü apayrı bir cumhuriyet gibi. Görünce etkilenmemek elde degil. Insanın bir yanındaki yavruya bir de üniversiteye defalarca bakası geliyor :)
Oxford öyle bir şehir ki üniversiteleri ile nam salmış ve nüfusunun üçte biri ögrenci. Bir an olsun bu şehri canim Eskişehirime benzettim. Keske Eskişehir gibi üniversiteleri bol olan ve ögrencileri sevip sarmalayan ve de kendini hep geliştirip yenileyen illerimiz daha da çok olsa…
Dönelim Oxford’a; kendisi üniversiteler sehri oldugundan bir sürü yeme-icme mekanı ve keyifli kafeler var yanı sıra gezilesi müzeleri ve nehirde sandal turları da mevcut. Yani geldim bu şehre ne yaparım demezsiniz. Nehirde bir sandal turu alır, Oxford Kalesi’ndeki atraksiyonlara bakar, Ashmolean Müzesinde gezer Kıbrıs ve Antalya’dan gelen kalıntılarımıza bakar bi ahhhhh dersiniz, güzel yemek yenecek dolu restorandan birini seçip keyfinizi yaptıktan sonra üniversite kampüslerini gezip bi kez daha ahhhh dersiniz.
Kısacası bence Oxford’a gidilir ve iyi de keyif alınır…
Comments