Ten Ten'in Ülkesi Belçika'daydık...
- londonermom
- Jan 15, 2020
- 2 min read

Güzel bir yılbaşı tatilini ailelerimizle birlikte geçirip Türk yemekleriyle de taçlandırdıktan sonra köyümüz Richmond'a dönmüştük ki 4 gün sonrasında Ege'ye verdiğimiz sözü tutmak üzere kendimizi Cumartesi sabahı Brüksel'e gitmek için St. Pancras İstasyonunda bulduk. Eurostar trenlerinin kalktığı bu istasyonda güvenlik ve pasaport kontrolden geçtikten sonra tren saatimizi beklemeye koyulduk ve Londra'dan kalkacak hızlı treni ilk defa deneyimleyeceğimiz için hepimiz meraktaydık. Aslında bu hafta sonu tatili, tamamen Ege Bey'in doğum günü hediyesi olarak düzenlenmişti çünkü Ege'ye sorduğumuzda doğum günü hediyesi olarak ne istersin diye, hızlı trene binmek isterim demişti bize. Biz de bu kapsamda çok detaya girmeden Brüksel ve Brugge gezisi yapıp Ege'yi çikolataya boğalım demiştik.
Neyse 2 saat süren hızlı tren yolculuğumuzdan sonra Brüksel'e gelip direk etrafı keşfetmek için yürümeye başladık ve ilk izlenim burası İstanbul'a ne kadar çok benziyor dedik. Merkezde Grand Place'e yakın ayarladığımız Ibis otelimize eşyalarımızı atıp gezmeye başladık. Fakat bu gezi icin ciddi bir hazırlık yapmadığımızdan aklımıza estiği gibi dolaşmaya ve gezimizin ana amacı olan waffle, çikolata, bira ve midyeleri yemek için doğru yerleri bulmaya adadık kendimizi. Tabi ki bulduk hepsini:)
Brüksel için gezilecek yerler arasında Atomium, Mini Europe, Grand Place, Manneken Pis (işeyen çocuk heykeli), Jeanneke Pis (işeyen kız heykeli), Parc du Cinquantenaire ve Notre Dame du Sablon yer almakta olup biz Atomium ve işeyen çocuk heykellerini görmek için meraklıydık. Ve kesinlikle bunlar arasından Atomium'u görün içini de gezin derim en azından ülkenin simgesi bir yapı ve değişik geliyor çocuklara. Bir de Atomium'un içinde 'şirinler'e ait magnetler, kupalar vs bir sürü hediyelik eşyalar var ki benim için zaten efsanelerden biri burasıydı :)

İkinci gün sabah kalkıp Brugge'e doğru yola çıkacağımız trenimize binip çok da uzun olmayan yaklaşık 1 saatlik yolculuğun ardından vardık sevgili Brugge'e. Burası Brüksel'e göre daha sıcak daha keyifli bir şehir ve meydanın etrafındaki bütün sokaklara girip çıkarak güzel bir vakit geçirebiliyorsunuz. Ayrıca yapılacak en güzel aktivitenin kanal boyunca gezen teknelere binmek olduğunu söyleyebilirim. Yine burada da patates kızartması, bira ve waffle ile gününüzü geçirebilir ve sokakları gezerek keşfin tadını çıkarabilirsiniz. Biz aynı günün akşamı trenle tekrar Brüksel,e döndük çünkü kaldığımız oteli 2 gece için rezerve etmiştik ve akşamı yine Brüksel merkezde farklı restoran denemeleri yaparak geçirdik.

Londra ya dönüş trenimizin ertesi gün akşam üzeri olması sebebiyle yarım günden fazla bir zamanı Brüksel'de geçirecek olduğumuzu bilip geceyi çok uzatmadan otelde langırt oynayarak sonlandırdık. Ertesi gün tekrar gezme tozma yeme içme derken mini gezimiz sonlandı ve özetle çok fazla turistik olmayıp biraz kafa dağıtmaca biraz da çikolata yemek üzerine kurulu Belçika seyahatimizi noktalamış olduk.
Londra dan gitmesi gelmesi kolay, yemesi içmesi keyifli destinasyon hafta sonu kaçamakları için ideal. Hele ki Ege gibi çikolata seven bir yavrunuz varsa kesinlikle değerlendirilebilir bir opsiyon.
Comments