Dover ve Canterbury
- londonermom
- May 5, 2019
- 2 min read

Günübirlik gezilerimize bir yenisini katmak üzere Dover ve Canterbury turu yapmaya karar verip yola koyuluyoruz. Öncelikle Dover'a doğru yola çıkıyoruz ve Richmond'dan yaklaşık 2 saat süren bir yolculuğun ardından Dover'a varıyoruz. Liman şehri olan Dover'ın Dover Kalesi'nden ibaret olduğunu oraya gidince anlamam da çok iyi oldu tabi:)

Ortaçağdan kalma ve İngiltere'nin en büyük kalesi olan Dover Kalesi'ne Birleşik Krallığın anahtarı denilmekte. Özellikle 2.Dünya Savaşı sırasında önemli görevler icra etmiş kalede yer altı geçitlerinde gezebiliyorsunuz. Hatta bu geziler sırasında insanın içini ürperten savaş hikayelerini dinleme ve videolar eşliğinde bazılarına tanık olma şansınız da olabiliyor. Egeciğimle bir döneme tanıklık etme durumunda kaldığımız Kale turu her şeye rağmen gayet etkileyici. Kale çok büyük bir alanda olduğundan içerisinde gezilecek birtakım yerler için gezinti arabaları ile de ulaşımı sağlamanız mümkün. Yemeğimizi burada hızlıca atıştırıp görmeyi arzu ettiğimiz yakın mesafedeki White Cliffs'e geçiyoruz.

White Cliffs (Beyaz Uçurumlar) tamamıyla karbondan oluşan ve beyaz rengini bu şekilde alan denize doğru uzanan falezler olup kesinlikle görülmeye değer ve bulunduğunuz noktadan Fransa sahillerini dahi görmeniz mümkün. Bu falezlerin üzerinde yürümek müthiş bir özgürlük hissi veriyor insana ve dalıp gidebiliyorsunuz başka diyarlara ve tam da o anda tabi ki arkadan Anneeee diye yankılanan ses ile birlikte anında kendinize gelebiliyorsunuz. Burada uzun bir yürüyüş yapabilir sonundaki Feneri de keşfedebilirsiniz.
Tüm bunların ardından Dover'ın merkezine doğru geçiyoruz beklentimiz en azından işlek bir ana cadde görmek fakat maalesef bu beklentimizi karşılayamıyor ve hayat yokmuş gibi olan bu mekandan hızlıca ayrılıyor ve Canterbury'e doğru yola çıkıyoruz. Tabi ki bu beklentimizi karşılamayan meydanda bile güzel bir park bulup Ege Paşa'nın gönlünü eğlemeyi atlamıyoruz.
Canterbury'e geldiğimizde inanılmaz sevimli cıvıl cıvıl bir ortamla karşılaşıyoruz. UNESCO Dünya mirası listesinde yer alan Canterbury Katedrali, İngiltere'nin en eski ve en meşhur katedrali ve bu sayede bu bölgeye turist akınına da yol açıyor. Yanısıra üniversitelerin olması, etraftaki genç popülasyonu, nehir kenarındaki keyifli yürüyüşleri ile oldukça sıcak bir yer burası. Katedral etrafındaki gezinti sonrası Toddler Cove adlı oyun alanında kocaman parkın içinde mola veriyoruz ve Ege Bey'in keyfi yerine gelince yemek yemeye Tulip adlı bir Türk restoranına gidiyoruz. Karnımızı güzelce doyurduktan sonra eve dönüş yolculuğu başlıyor ve takribi akşam 10 da eve gelebiliyoruz.


Hareketli, yoğun, yorucu ve çok keyifli geçen bir yolculuğun ardından artık herkes yatağına :)
Comments